Yazan: Ali Develi
Bir anne var…
Oğlunun ardından ağlıyor ama gözyaşı sadece evladının yokluğuna değil, adaletsizliğe akıyor. Çünkü o, oğlunun gerçekten kendi elleriyle mi gittiğini, yoksa birilerinin elleriyle mi susturulduğunu bilmiyor.
Son günlerde yaşanan olay, bir kez daha bu ülkenin en derin yarasına dokunuyor: Gerçeği saklayan sessizlik.
Resmî raporlar “intihar” diyor, ama deliller, tanıklıklar, kalpler başka bir şey söylüyor.
Bir insan neden ölümü seçer?
Ya da birileri neden onu o seçimi yapmaya mecbur bırakır?
Olayın ardında mobing iddiaları, psikolojik baskılar, tehditler ve susturulmuş tanıklar konuşuluyor. Ama dosyalar arasında kaybolan bu sesler, bir annenin feryadında yankılanıyor:
“Benim oğlum intihar etmezdi!”
Ne yazık ki biz bu cümleyi çok duyduk.
Her defasında bir dosya kapandı, bir hayat bitti, bir anne sustu.
Ama bu defa öyle olmamalı.
Çünkü bu olay sadece bir gencin ölümü değil, vicdanın sınavıdır.
Barut izi testleri yapılmadan, silahın izi netleşmeden, olay yeri tam incelenmeden verilen “intihar” kararı, adaleti değil, kolaycılığı temsil eder.
Ve biz, kolaycılıkla örtülen her ölümde biraz daha insanlığımızı kaybediyoruz.
Şimdi soru şu:
O genç kendi karanlığına mı yenildi, yoksa başkalarının karanlığına mı kurban edildi?
Bu sorunun cevabı bulunmadan, hiçbir dosya kapanmamalı.
Çünkü adalet sadece mahkeme salonlarında değil, toplumun vicdanında da aranmaya devam eder.
Bir ülkenin geleceği, hakikati aramaktan vazgeçtiği gün biter.
O yüzden ben susmayacağım.
Bir anne ağlıyorsa, bir gazeteci yazmak zorundadır.
Ali Develi
Gazeteci – Yazar