featured
  1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. Osmanlı: Türk’ten Arap’a Uzanan İmparatorluğun Hikâyesi

Osmanlı: Türk’ten Arap’a Uzanan İmparatorluğun Hikâyesi

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mehmet Aslantaş

1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu tarafından kurulan Osmanlı İmparatorluğu, tarih sahnesine güçlü ve özgün bir Türk devlet geleneği olarak çıktı. Yaklaşık üç asır yükselişle, fetihlerle ve büyük zaferlerle dolu bir dönem yaşandı. Ancak 1579’dan itibaren işler değişmeye başladı; önce duraklama, sonra ise kaçınılmaz bir gerileme dönemi başladı.

Gerçekte Osmanlı, iki farklı imparatorluktu:

• 1299-1517 arası Türk İmparatorluğu, halifeliğe kadar olan dönem,

• 1517’den sonra ise Araplaşan Osmanlı.

Türkler için her şey yolundaydı. Ta ki halifelik sevdasına düşülene kadar…

1517’de Yavuz Sultan Selim ve akıl hocası Şeyh İdris-i Bitlisî’nin önderliğinde Memlüklüler’den alınan Abbasi Halifeliği, aslında Osmanlı’nın başına büyük dert oldu. Çünkü Arap dünyası, halifeliğin kendilerinden alınmasına karşı çıktı ve Türk halifeye biat etmeyi reddetti.

Bu sorunu aşmak için İstanbul’a 2 bin civarında Arap ulema ve mollanın davet edilip yerleştirilmesiyle başlayan süreç, imparatorluğun Araplaştırılması projesine dönüştü. Türk-İslam sentezinden Arap-İslam’a evrilen Osmanlı’da “Türk” kelimesi yasaklandı, “Türk’üm” demek suç kabul edildi. Kuyucu Murat Paşa’nın “Türk’üm” diyen 158 binden fazla insanı katletmesi, bu dönemin kanlı göstergesidir.

1600’lerden itibaren Ehl-i Beyt Türk tekkeleri kapatıldı; yerine Arap ve Kürt tekkeleri konuldu. Kürtlere sayısız imtiyazlar verildi, askerlikten muaf tutulup “Şah İsmail diyeti” bile ödenirken, Türkler saraydan, ordu ve devletin yönetiminden tasfiye edildi.

Türkler bir yandan Araplaşan mollalar eliyle baskı altında tutulurken, serdengeçti birlikleri sadece Türklerden oluşturularak en ön saflarda harcanmaya devam edildi. Ganimetler ise Arap mollalar ve yeniçeriler arasında paylaşıldı.

Baskıya dayanamayan bir kısım Türk boyu “kürtleşmeyi” tercih etti. Tarihte “ekrad” yani kürtleşmiş Türkmenler olarak geçen bu boylar, Osmanlı’nın bölünmesinde ve Kürt sorununda önemli rol oynadı.

Osmanlı, artık ne halifelikten vazgeçebiliyor, ne de imparatorluğun kan kaybını durdurabiliyordu. Çünkü asli unsur Türkmenler dışlanmış, devlet mezhepçilik batağına saplanmıştı.

Matbaanın gelişimini engelleyen fetvalar, Rönesans’ı Osmanlı’dan uzak tuttu. Batı 240 yıl önce aydınlanmayı yakalamışken, biz 1727’de ancak İbrahim Müteferrika sayesinde matbaaya kavuşabildik.

Şimdi şu soru sorulmalıdır:

1299’dan 1683 Viyana Bozgunu’na kadar tüm savaşlarını kazanan bir Türk imparatorluğu, neden son 250 yılda hep yenildi ve sonunda yok oldu?

Cevap basittir: Halifelik sevdası ve ardından gelen Araplaşma, Türk’ün devlet içindeki gücünü yok etmiş, imparatorluğu mezhepçi çatışmalarla yıkıma sürüklemiştir.

Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş’ın, Seyit Gazi’nin, Ahmet Yesevi’nin İslam’ı ile, Ebussuud’un İslam’ı aynı değildir. Osmanlıyı kuran Şeyh Edebali’nin, Akşemseddin’in İslam’ı ile Ebussuud’un koyduğu yasaklar birbirinden çok farklıdır.

Bugün de aynı süreç devam ediyor; tarihsel ders almadan, hakikati örtmeye çalışanlar var.

Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi’nin dediği gibi:

“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”

Bu yüzden bizler; Arap sevici, mezhepçi değil, Cumhuriyetçi, Türk ve Atatürkçüyüz.

Ne mutlu Türküm diyene!

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Osmanlı: Türk’ten Arap’a Uzanan İmparatorluğun Hikâyesi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin