Mehmet Aslantaş yazdı
PKK’nın 7 yılı aşkın süredir sahada eylem yapamıyor olması, bir lütuf değil; örgütün tasfiye sürecinin doğal sonucudur. Bu durum, yıllardır süren mücadelenin ve halk desteğinin sonucunda elde edilmiş stratejik bir kazanımdır.
Silahların, şiddetin ve zorbalığın kol gezdiği dönemlerde bile kadirşinas Kürt halkı, terör örgütüne destek vermemiştir. PKK, hiçbir zaman Kürtlerin kahir ekseriyetinde karşılık bulmamıştır. Tam aksine, PKK’yı zayıflatan en temel unsur, Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti’ne olan güveni, sadakati ve birlikte yaşama iradesi olmuştur.
Ancak bir gerçeği göz ardı edemeyiz.
“Silah bırakıyoruz” denildiğinde, bazı sorular ister istemez gündeme gelir:
• KCK feshedildi mi?
• YPG, PEJAK, TAK gibi uzantılar dağıtıldı mı?
• Gençlik yapılanmaları, şehir hücreleri, propaganda aygıtları tasfiye edildi mi?
• Uyuşturucu ve kara para trafiği durduruldu mu?
• Kandil’e bir çivi çakıldı mı?
• Yurt dışı istihbaratlarla ilişkiler kesildi mi?
• Avrupa’daki PKK destekçisi dernek ve kuruluşlar kendilerini feshetti mi?
Hayır.
O hâlde, bu nasıl bir “barış süreci”?
Ortada bir savaş mı vardı ki şimdi barış konuşuluyor?
Kürt halkı, hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti ile savaşmadı. Bu vatan için şehit düştü, emek verdi, alın teri döktü. Bu nedenle süreci doğru tanımlamak elzemdir. Kürtleri terörle özdeşleştiren her cümle, bu toprakların kardeşliğine atılmış bir darbedir. Bu dönem ancak “toplumsal uzlaşı ve kardeşlik süreci” olarak tarif edilirse anlam kazanır.
Kürt sorununu PKK üzerinden çözmeye kalkarsanız, yıllardır dile getirilen “PKK Kürtlerin temsilcisi değildir” gerçeğini bizzat çürütmüş olursunuz. Oysa bu sürecin gerçek muhatabı; onurlu, samimi, bu vatana aidiyet duygusuyla bağlı Kürt halkıdır.
Bugün “silah bıraktık” diyenlere şu uyarıyı yapmak zorundayız:
Kem aletle kemâlât olmaz.
Yani çarpık yöntemle, düzgün sonuç alınmaz.
Bu soruları sorduğumuzda hemen “Terörsüz Türkiye’ye karşı mısınız?” ithamıyla karşılaşıyoruz.
Hayır!
Biz gerçek barıştan yanayız. Türk ve Kürt çocuklarının ortak, güvenli ve eşit bir geleceği için mücadele ediyoruz.
Ama siz, terörün yapısal unsurlarını muhafaza ederken, topluma içi boş bir “çözüm” dayatırsanız, bu maya tutmaz.
Biz; sürdürülebilir, toplumsal meşruiyeti olan, muhatabı doğru belirlenmiş, samimi bir uzlaşı sürecinden yanayız.
Gerçek kardeşlik; PKK’nın tüm yapılarının, isimlerinin ve uzantılarının şartsız tasfiyesiyle mümkündür.
Bu sağlandığında, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürt vatandaşlarının taleplerini samimiyetle değerlendirecek olgunluğa ve güvene sahiptir.
Bunun dışındaki her çözüm, toplumu oyalamaktan ibarettir.
Not:
12 Eylül döneminde askerler köylere inip millete yemin ettirerek silah toplarlardı. Vatandaşlar ellerindeki tek namlulu av tüfeklerini verir, esas cephaneyi saklardı.
PKK’nın bugün “silah bırakıyoruz” demesini, o dönem verilen ama saklanan tüfeklere benzetiyorum…