ABD’nin Suriye-Lübnan Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, “Güçlü ulus devletler bir tehdittir.
Özellikle Arap devletleri, İsrail için bir tehdit olarak görülür” dedi. Barrack, “İsrail’in Suriye’yi kontrol eden güçlü bir merkezi devlet yerine parçalanmış ve bölünmüş görmeyi tercih edeceğini” de söyledi.
Bu arada AKP’li eski milletvekili Metin Külünk de “Türkiye Birleşik Devletleri kurulacak, Türkler cihana hükmedecek.” dedi.
Külünk, Türk devletlerinin Türkiye öncülüğünde bir birlik yani Turan devleti kurmasını kastetmiyor; Türkiye’nin birleşik devletlere dönüşeceğini söylüyor! Bu devlet, herhalde Suriye’nin kuzeyine hâkim olan SDG ve Irak’ın kuzeyine hâkim olan Barzani devleti ile kurulacak! Gelişmelerden öyle anlaşılıyor. “Türk-Kürt-Arap” söyleminden de bu çıkıyor…
Tekrar tekrar hatırlatmam gerekiyor; Merkez Bankası Başkanlığı’na atanan Hafize Gaye Erkan, 2017 yılında bir gazetecinin sorularını cevaplandırırken, “Amerikan hükûmetinde önceki dönemde görev yapmış karakterlerden birisi, benim de katıldığım bir toplantıda, Orta Doğu’da Türkiye’nin konumunu çok farklı gördüklerini, sadece Türkiye için değil, Osmanlı’dan kalan civar ülkeler için Amerika’daki eyalet sistemi gibi United States of Turkey şeklinde daha geniş kapsamlı bir çözüm düşündüklerini söyledi.” demişti.
İşte Külünk’ün bahsettiği, Abdürrahim Semavi’nin geçen yıl anlattığı proje budur!
ABD’nin hedefi, Türkiye’yi Kuzey Irak ve Kuzey Suriye ile Türkiye Birleşik Devletleri adıyla birleştirmek ve bunu yaparken, Türkiye’yi Türk devleti olmaktan çıkarmaktır! İşte “terörsüz Türkiye” ve “terörsüz Orta Doğu” derken böyle bir devlet kastediliyor…
Türkiye’ye AKP ve MHP eliyle dayatılan ABD’nin Türkiye Birleşik Devletleri projesi yeni değildir.
Emekli amiral İlker Güven, ABD Kongresi’nin 54’üncü döneminde, 31 Ocak 1896 tarihinde aldığı gizli kararı, gizliliğinin kalkmasından 100 yıl sonra 2007 yılında bulup okumuş, çevirisini yapmış ve Maya dergisinde bir makale ile Türk kamuoyuna duyurmuştu.
ABD Kongresi’nin 129 yıl önce aldığı gizli kararın Türkçesi özetle şöyleydi:
KARAR: ABD’nin belirleyeceği bir temsilci ile her Hıristiyan ülkeden bir temsilcinin Osmanlı İmparatorluğu adındaki devletin kabul edilemez ve inatla devam eden şeytani hareketlerinin düzene sokulması.
Bu karara göre; ABD temsilcisi mutlaka ABD vatandaşı olacaktır. Temsilci, Hıristiyan ülke yöneticileriyle iş birliği yaparak aşağıdaki görevleri yerine getirecektir;
a) Tüm Hıristiyan ülkelerden ABD temsilcisi ile beraber çalışacak, benzer özelliklerde birer hükümet temsilcisinin atanması sağlanacaktır.
b) Uluslararası Hıristiyan Komitesi’nin uygun bir bölgede organizasyon çalışmalarına başlaması sağlanacaktır.
c) Uluslararası Hıristiyan Komitesi’nce din, mezhep ve milliyet özelliklerine bakılmaksızın geçici bir Hıristiyan yöneticiyi Türkiye’nin başkanı olarak seçmesini müteakip Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hıristiyan eyaletleri kabul edilerek, Hıristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması sağlanacaktır…
d) Geçici hükümet Türkiye Birleşik Devletlerinin sınırlarının içerisindeki etnik özelliklerine uygun olarak oluşacak Ermeni devleti müttefikimize tüm Hıristiyan devletlerinin askeri destek sağlamaları istenecektir.
e) Daha önce bahsi geçen geçici hükümetin süresini tamamlamasından sonra müttefik güçler tarafından kısa zaman içinde Türkiye Birleşik Devletleri’nin Uluslararası Hıristiyan Komisyonu tarafından tanınması sağlanacaktır. Türkiye’de ılımlı dini fikirleri olan ve insanlara olumlu yaklaşan yönetimlerin kurulmasına özen gösterilecektir.”
Projede, Türklerin veya Kürtlerin adı bile yoktur!
Bugün Türkiye’nin güney illerinde nüfus yapısı, dini ve millî kimliği belirsiz Suriyelilerle değiştirilmiştir. Türk kimliği üzerinde, devleti yönetenler tarafından psikolojik operasyonlar yapılmaktadır. İslami mesajları kullanan iktidarın uygulamaları yüzünden halkın İslam dinine olan sarsılmaz bağlılığı da özellikle yeni nesillerde zayıflatılmış ve deizm yükselmeye başlamıştır.
Yine 2001 yılında, AKP kurulmadan önce CFR tarafından Tayyip Erdoğan’a gönderilen gizli belgede “Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve millî hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir.” denilmişti. 3.5 sayfalık metin, bu ifade dışında, aynen AKP parti programına alınmıştır.
Şimdi yeniden ele alınan Türkiye Birleşik Devletleri Projesi budur! Hedefleri, Kürtleri kullanarak Dicle-Fırat havzasını Türk ve Arap egemenliğinden çıkardıktan sonra Türkiye’yi İran ile savaştırmak, kaos sonunda bölgeyi İsrail’e teslim etmektir. Tıpkı Suriye’ye yaptıkları gibi…
Projenin başına atanan da ABD temsilcisi de Tom Barrack’tır.
Mezhep temelli devletle Türkiye İran savaşı olur! #ArslanBulut – 22 Temmuz 2025
Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Semavi, 24 Ekim 2024’te Rûdaw’da “Türk hükümetinin 15-16 aydır hazırladığı proje sadece Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne yönelik değil. Projeye göre, Türkiye Orta Doğu’daki bütün Kürtlerle büyük bir ittifak kuracak, Doğu, Batı ve Güney, Kuzey Kürtleriyle ittifak kurulacak. Yapılanlar, bu projenin hazırlığıdır. Proje adım adım ilerleyecek. Türkiye halkı ve Kürtler projeye hazır olana kadar proje adım adım inşa edilecek. 5 yıl içerisinde sadece Kandil’de olanlar değil, diasporada yaşayanlar da geri dönecek ve onlara da geri dönüş yolu açılacaktır” demişti.
Semavi, “Kürtler ‘kardeş ve eşit bir millet’ olarak anayasaya dahil edilecek. Adım adım okullarda Kürtçe hayata geçirilecek. Türk hükümeti adım atarken pazarlığa girişmeyecek, kendisi adımlar atacak. Orta Doğu projesinde Kürtlerin Orta Doğu’daki coğrafyası anayasaya adil bir şekilde dahil edilecek ve tanınacak. Dünyanın dengesini değiştirecek bir proje inşa edilecek. Türkiye hükümeti, Türkiye devleti bunu göze aldı. Ne olursa olsun geri dönüş yapmayacak.” diye konuşmuştu.
Abdurrahim Semavi, 5 Haziran 2025 Perşembe günü de Welat TV’ye verdiği röportajda, “Türkiye, tüm Kürt halkıyla yeni bir ilişki ve yeni bir anlaşma kurmayı hedefliyor, ortak Kürt heyeti bu temele dayanarak pozisyonunu alacak. 300 kişilik bu heyet için hazırlıklar Suriye Kürdistanı ve Türkiye Kürdistanı’nda da devam ediyor” demişti.
Anlaşmanın Afrin, Kobani ve Kamışlı’yı da kapsadığını Türk askerinin buralardan çekileceğini anlatan Semavi, “ABD ve Türkiye, Kürtler ve Suriye hükümeti arasındaki anlaşmanın ana garantörü olmak istiyor” diye eklemiş ve Mazlum Abdi’nin önümüzdeki dönemde Türkiye’ye giderek Türk dışişleri ve savunma bakanlarıyla görüşeceğini, ayrıca Salih Müslim’in de davet edilme ihtimali olduğunu belirtmişti.
Semavi’nin bütün söyledikleri, neredeyse harfiyen uygulama aşamasında… Bu da haber kaynağının istihbarat servisleri olduğunu düşündürüyor.
Öyle ki ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye-Lübnan temsilcisi Tom Barrack, “Türkiye için en iyi sistem, Osmanlı milletler sistemi” dedi. Yani milliyetlerin, din ve mezheplere göre belirlendiği bir sistem…
Türkiye adına Tayyip Erdoğan, “Tıpkı sınırlarımız içindeki Kürt vatandaşlarımız gibi Suriye’deki Kürtler de bizim özbeöz kardeşimizdir, canımızdan bir parçadır; evelallah onların da siyonizmin sofrasında meze olmasına müsaade etmeyeceğiz.” dedi. Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun, bir Kürt, diğeri Alevi olsun” ifadelerini kullandığı doğrulandı. AKP’li Metin Külünk, “Türkiye Birleşik Devletleri kurulacak, Türkler cihana hükmedecek.” dedi.
Lübnan modeli ile cihan devlet kurmak nasıl olacak?
Bu arada Merkez Bankası Başkanlığı’na atanan Hafize Gaye Erkan’ın 2017 yılında bir gazetecinin sorularını cevaplandırırken, “Amerikan hükûmetinde önceki dönemde görev yapmış karakterlerden birisi, benim de katıldığım bir toplantıda, Orta Doğu’da Türkiye’nin konumunu çok farklı gördüklerini, sadece Türkiye için değil, Osmanlı’dan kalan civar ülkeler için Amerika’daki eyalet sistemi gibi United States of Turkey şeklinde daha geniş kapsamlı bir çözüm düşündüklerini söyledi.” diye bilgi verdiğini de hatırlatayım.
Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap söylemi de yeni devletin nasıl tasarlandığın gösteriyor.
Projenin asıl sahibi ABD olduğuna göre, ABD gerçekten, Türkiye’nin cihana hükmetmesi için mi çalışıyor yoksa daha büyük bir yıkım projenin alt yapısını mı oluşturuyor? ABD, Türkiye’yi kullanıp, Türkiye, Irak, Suriye ve İran’daki Kürtleri, Sünnilik temelinde birleştirerek, bir taşla hem Türkiye’yi hem Şii İran’ı parçalamaya mı çalışıyor?
Prof. Dr. Tolga Yarman’a göre, “ABD, Türkiye’yi İran’a karşı mezhebi açıdan konuşlandırıyor.”
Yarman, bunları canlı yayında söyledi diye Halk TV’ye 10 gün karartma cezası verildi! Kararın yürütmesi durduruldu ama anlaşılan o ki halkın gerçekleri duyması istenmiyor.
Ümmet, yani Sünnilik temelinde yeni bir devlet kurulmasının amacı, ABD’nin yıllardır çıkarmaya çalıştığı ama başaramadığı Türkiye-İran savaşı demektir.
Tansu Çiller, Başbakanlığı döneminde, İran’ı bombalama emri vermiş, üslerinden kalkan uçakları, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, sınırı geçerken durdurmuştu! O zaman da ifade ettiğim gibi böyle bir savaş, Türk’ün Türk’ü kırması demekti, çünkü İran’ın yarısı Türk’tür.
İstiyorlar ki Türkiye ve İran birbirlerini iyice zayıf düşürene kadar savaşsın, bu arada Orta Doğu’da ABD ve İsrail kontrolünde Büyük Kürdistan ve sonunda Büyük İsrail kurulsun!
Uğur Dündar, köşesinde alıntı yaptı; PKK terör örgütü elebaşlarından Behzat Çarçel, “Terörsüz Türkiye” sloganının kendileri açısından ne anlama geldiğini şöyle açıkladı:
“Biz Türk Cumhuriyeti’ni zorlayacağız. Dönüşmek zorundadır; başka bir yolu yoktur. Türkiye’de yasal, anayasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Hâlâ tam tanımlayamıyor. Yani sürekli ‘terörsüz Türkiye’ diyorlar. ‘Çatışmasız, şiddetsiz Türkiye ya da Kürdistan’ diyelim buna. Doğru ifade edelim. Yüz yıllık hatta iki yüz yıllık Kürt inkâr gerçekliği vardı. Şimdi varlık ispatlandı, yeniden inşa edilecek. Yeniden inşa edilirken Türkiye Cumhuriyeti devleti ya da Kürdistan demokratik ulusu içinde nasıl tanımlanacak? Kürtler kendini nasıl ifade edecek? Hangi yasal çerçevelere konulacak?”
PYD lideri Salih Müslim ise Erdoğan’ın “Türk Arap, Kürtlerin ümmet birliği” üzerinde durması hakkındaki sorusuna gülerek “Bu ümmet fikri, Emevi, Abbasi, Osmanlı dönemlerinde kaldı. Araplar dediğiniz zaman 22 devlettir. Hangisiyle birlik kuracaksın? Zamanı geçmiş bir fikirden bahsediliyor. Türkiye’deki halkların birliği için yapılabilir, ona bir diyeceğim yok ama federalizm olabilir, konfederalizm olabilir. Yalnız herkesin kendisini özgür hissetmesi gerekir…” diye cevap verdi.
Yani ister PKK açısından isterse Suriye PKK’sı olan PYD açısından “Terörsüz Türkiye”, “Terörsüz Kürdistan ve federasyon veya konfederasyon” olarak anlaşılıyor.
“Terörsüz Türkiye” denilerek aslında Türkiye’nin terörle mücadeleyi bırakması esas alınıyor.. Peki terör örgütü silah bırakacak mı?
Özdemir Paşa’nın İngilizlere karşı direnirken karargâh olarak kullandığı mağaranın önünde 30 tane silahı yakmak olsa olsa İngiltere’nin Türklerden rövanş alması anlamına gelir.
Yoksa terör örgütünün bütün silahları ile birlikte, PYD/YPG’ye katıldığı bir sır değil… Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mart ayında, “PKK’nın Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan gelmiş 2 bine yakın kadrosu şu anda SDG yönetiminin tepesinde oturuyor. Herkes zannediyor ki Mazlum var, Mazlum Suriyeli, Mazlum orayı temsil ediyor. Bu bir yalan. Mazlum ile siz bugün konuşun, Ahmet Şara ile konuştuğu zaman Mazlum gelip iki kişiye hesap vermek zorunda. PKK’nın askeri kanadı Suriye Komiseri Fehman Hüseyin, sivil kanat Suriye Komiseri Sabri Ok. Bunlara hesap vermek zorunda… Bunlar da bundan gelen bu hesabı alıp Kandil Dağı’ndaki PKK yönetimine anlatmak zorundalar. Şimdi bu örgütün bu hiyerarşik yapısı ortadayken, Amerikalıların, Avrupalıların hâlâ bunlara destek veriyor olmasının bir sebebi var: PKK’nın verdiği hapishane hizmetleri. DEAŞ tutuklularını hapishanede tutma karşılığında orada bir yalan üzerinden Suriye topraklarının üçte birini işgal ediyorlar.” demişti.
Son olarak da Abdullah Ağar, “Irak’taki 12- 13 bin PKK’lının Suriye’ye geçtiğine dair son derece önemli bir veri var” diye açıklama yaptı.
AKP, MHP ve DEM Parti, “Terörsüz Türkiye” sloganını, Türkiye’yi Türk Arap Kürt konfederasyonuna çevirmek için kullanıyor. AKP’nin bunu ümmet fikrine dayandırmaya çalışmasını, Salih Müslim bile gülerek karşılıyor! Devlet Bahçeli ise “yeni bir milli kimlik” ve “kurucu anayasa” diyerek, Erdoğan’ın söylemlerine zemin hazırlamaya çalışmıştı zaten.
CHP’nin de sadece “ümmet siyaseti”ne itirazı var!
Aslında bütün bu yapılanlar, Türkiye’nin Anayasal düzenini cebren ve hile ile değiştirme girişimdir. “Cebir nerede, hile nerede?” denilebilir. Devletin yönetim sistemini “hileli referandum” ile değiştirenler, devleti ve milleti tamamen yıkıp yerine başka bir devlet ve millet yapısı getirmek için “Terörsüz Türkiye” ve “ümmet birliği hilesi” ile yine devletin gücünü kullanıyor, daha ne olsun? Köşe yazısı