featured
  1. Haberler
  2. Köşe Yazıları
  3. Terbiye, Ahlâk, Edep ve Akıl: İnsanın Toplumsal Varlık Olarak İnşası…Şeref Kocakayanın kaleminden

Terbiye, Ahlâk, Edep ve Akıl: İnsanın Toplumsal Varlık Olarak İnşası…Şeref Kocakayanın kaleminden

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan, Aristoteles’in ifadesiyle zoon politikon, yani “siyasal/toplumsal bir hayvan”dır. Bu tanım, insanın tek başına varlığını sürdüremeyeceğini, topluluk hâlinde yaşadığında ise gerçek anlamda insan olabileceğini ortaya koyar. Ancak topluluk hâlinde yaşamak, yalnızca mekânsal birlikteliği ifade etmez. İnsanlar arasındaki ilişkilerin niteliği, kullanılan dilin seviyesini, gösterilen saygının derinliğini ve fikir alışverişinin olgunluğunu belirleyen görünmez değerler vardır. İşte bu değerlerin başında terbiye, ahlâk, edep ve akıl gelir.

Bu dört kavram, yalnızca bireysel davranışın ölçütleri değildir; aynı zamanda toplumların medeniyet seviyesini belirleyen evrensel ilkeler olarak da karşımıza çıkar.

Terbiye: Zamanın ve Sözün Hikmeti

Terbiye, kelime anlamıyla eğitilme, şekillendirilme anlamına gelir. Fakat kültürel ve felsefi bağlamda, terbiye yalnızca davranış normlarının öğretimi değil, aynı zamanda bireyin söz ve suskunluk arasındaki dengeyi kurabilmesidir.

Konfüçyüs, “Bilgeliğin anahtarı, ne zaman konuşacağını ve ne zaman susacağını bilmektir” der. Bu, terbiye ile özdeş bir tanımdır. Çünkü terbiye, insana suskunluğun değerini, sözün ölçüsünü öğretir. Heidegger’in ifadesiyle “dil, varlığın evidir”; terbiye ise o evin düzenidir. Sözün gelişigüzel kullanılmadığı, her cümlenin bir bağlama yerleştirildiği bir bilinçtir.

Ahlâk: Dinlemenin Ontolojisi

Ahlâk, tarih boyunca “iyi ile kötü” arasındaki ayrımı belirleyen temel ölçüt olarak tanımlanmıştır. Ancak bu ölçütün bir parçası da dinlemek fiilidir. Çünkü dinlemek, yalnızca pasif bir eylem değil; ötekinin varlığını kabul eden aktif bir ahlâki davranıştır.

Levinas’a göre ahlâk, “ötekiyle yüz yüze gelmekten” doğar. Ötekinin yüzü bize sorumluluk yükler. Dinlemek, bu sorumluluğun en somut tezahürüdür. Karşımızdakinin sözünü anlamaya yönelmek, onun iç dünyasına bir pencere açmak, insan onuruna duyulan en derin saygıdır.

Ne yazık ki modern çağ, bireyin kendini ifade etme tutkusunu aşırıya taşımış; dinleme erdemini gölgede bırakmıştır. Oysa gerçek ahlâk, konuşma kadar, hatta ondan daha çok, dinleme ediminde saklıdır.

Edep: Zarafetin Ahlâki Formu

Edep, terbiye ve ahlâkın somut bir estetik formudur. İslam düşünce geleneğinde “edep”, insanın hem Tanrı’ya hem topluma hem de kendine karşı takındığı saygının adıdır. Mevlânâ, edebi “güzelliğin kıyafeti” olarak tanımlar.

Söz kesmemek, başkasının düşüncesine tamamlanma hakkı tanımak, yalnızca görgü kuralı değil; aynı zamanda bir varlık tanıma biçimidir. Gadamer’in hermenötik felsefesinde vurguladığı gibi, “diyalog” karşılıklı anlamanın temelidir. Diyalogun ahlâki zemini ise edep ile mümkündür. Karşımızdakinin sözünü kesmek, yalnızca kaba bir davranış değil, aynı zamanda anlamın doğumunu engellemektir.

Akıl: Onaylamama Cesareti

Aklın işlevi, diğer üç kavramın dengeleyicisi olmaktır. Kant’ın “Aklını kendin kullanma cesaretine sahip ol” çağrısı, aklın en özlü tanımıdır.

Dinlemek, saygı göstermek ve nezaketle davranmak, her söyleneni kabul etmek anlamına gelmez. Aklın görevi, söyleneni mantık süzgecinden geçirmek, hakikati sahte olandan ayırmaktır. Spinoza’ya göre akıl, özgürlüğün temelidir. Çünkü özgür insan, başkasının iradesine körü körüne teslim olmayan, kendi muhakemesiyle hakikati arayandır.

Her sözü onaylamak, düşünce tembelliğidir. Akıl, bu tembelliği aşmanın, eleştirel bakış açısını korumanın tek aracıdır. Dolayısıyla akıl, yalnızca bireysel bir güç değil, aynı zamanda toplumsal ilerlemenin de garantisidir.

Dört İlkenin Birlikteliği: Medeniyetin Haritası

Terbiye, ahlâk, edep ve akıl… Bunların her biri tek başına bir değer taşır. Ancak bir bütünlük içinde var olduklarında, insanın hem bireysel hem de toplumsal anlamda olgunluğunu sağlarlar.

Terbiye bize ölçüyü, ahlâk sorumluluğu, edep zarafeti, akıl ise özgürlüğü öğretir. Bir toplumun gelişmişlik seviyesi, teknoloji ya da ekonomik güçle değil, bu dört değeri ne ölçüde içselleştirdiğiyle anlaşılır.

Bugün yaşadığımız iletişim krizleri, toplumsal kutuplaşmalar ve bireysel yabancılaşmalar, aslında bu dört değerin unutulmasından doğmaktadır. Ne zaman konuşacağını bilmeyenler, konuşanı dinlemeyenler, söz kesmeyi alışkanlık hâline getirenler ve her sözü sorgulamadan onaylayanlar, toplumsal huzuru erozyona uğratmaktadır.

O hâlde insanın ve toplumun yeniden dirilişi, bu dört ilkeyi yeniden hatırlamakla mümkündür. Çünkü terbiye olmadan nezaket, ahlâk olmadan adalet, edep olmadan zarafet, akıl olmadan hakikat olmaz.

Şeref Kocakaya

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Terbiye, Ahlâk, Edep ve Akıl: İnsanın Toplumsal Varlık Olarak İnşası…Şeref Kocakayanın kaleminden
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Güncel Haber Ajans ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin