Terörsüz bir Türkiye hayal etmek için onlarca komisyon, yüzlerce toplantı, bitmek bilmeyen raporlar mı gerekiyor? Hayır. Mesele aslında çok daha yalın: Terörü nasıl tanımladığınız, teröriste hangi sıfatı yakıştırdığınızdır.
Bugün gelinen noktada, terör kavramı bulanıklaştırıldıkça gerçek de ortadan kalkıyor. “Terör” denilmesi gereken şeye “münakaşa” derseniz, “terörist” denilmesi gerekeni “kandırılmış çocuk” diye tanımlarsanız, işte o anda kavramları yok etmiş olursunuz. Ortada ne terör kalır ne de terörist.
Ama asıl tehlike, bu zihniyetin devletin diliyle meşrulaştırılmasıdır. Bebek katiline “sayın” diyen, eli kanlı örgüt liderine “önder” muamelesi yapan siyaset dili, bu ülkenin hafızasını ve vicdanını yaraladı. Çünkü kelimeler sadece söz değil, aynı zamanda meşruiyet üretir. Bir kişiye hangi unvanı verirseniz, o unvan toplumda bir karşılık bulur.
Terörle mücadele masa başında değil, sahada verilir. Ama aynı zamanda dilde, söylemde, toplumsal bilinçte de verilir. Kavramları sulandırarak, suçu küçülterek, katili aklayarak terör bitmez; aksine kök salar.
Türkiye’nin ihtiyacı yeni toplantılar, süslü raporlar değil. Türkiye’nin ihtiyacı; gerçeği olduğu gibi söyleyen, teröre ve teröriste adıyla hitap eden net bir duruş. Çünkü mücadele, önce kelimelerle başlar.
— Mehmet Açık