Mükemmel değilim ama kimseye rol yapmıyorum. Olduğum gibiyim; ne fazlası, ne eksiği… Kusurlarla varım, maskesizim. Hayatımı herkesin beğenmesi için değil, içimin huzurlu olması için yaşıyorum. Belki eksik, belki yanlış… Ama sahici. Ve bazen sahicilik, mükemmellikten çok daha kıymetlidir.
Bugün insanın en büyük meselesi, aslında kendi olabilmekten geçiyor. Çünkü modern çağ, bizi kendimiz olmaktan uzaklaştırıyor. Sosyal medya ekranları, parıltılı vitrinler, başarı hikâyeleri ve toplumun bitmek bilmeyen beklentileri… Tüm bunlar, insanı kendi özünden koparıp başkalarının gözüne hitap eden bir kimliğe dönüştürüyor. Maskeler çağında yaşıyoruz. Herkes mutluymuş gibi görünüyor, herkes kusursuzmuş gibi davranıyor. Ve bu yolda gerçek benlik çoğu zaman sessizliğe gömülüyor.
Oysa insan yalnızdır. Kalabalıkların ortasında bile yalnızdır. Çünkü her birey, eninde sonunda kendi vicdanıyla, kendi iç sesiyle baş başa kalır. Aynaya bakarken, gecenin sessizliğinde düşünürken, kalabalık dağıldığında kendi iç dünyasıyla yüzleşir. İşte o anda, sahici olup olmadığını sadece kendisi bilir.
Başkası gibi yaşamak, görünürde kolaydır. Çünkü kalıplar hazırdır; toplumun istediği gibi giyinmek, konuşmak, davranmak… Bunun için fazla düşünmeye gerek yoktur. Ama kendin olmak cesaret ister. Çünkü kusurlarıyla barışmak, yanlışlarını kabul etmek, “ben buyum” diyebilmek, çoğu zaman eleştirilere göğüs germeyi gerektirir.
Gerçek cesaret, başkalarının istediği kişi olmakta değil; kendi olabilmekte saklıdır. İnsan, kendi kusurlarını sahiplendiğinde, başkasına benzemek zorunda olmadığını anladığında özgürleşir. Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi, “İnsan özgürlüğe mahkûmdur.” Bu mahkûmiyetin en temel anlamı, kendi seçimlerinin sorumluluğunu almaktır. Maskelerle yaşamak, özgürlüğün değil, esaretin adıdır.
Elbette sahici olmak kolay değildir. Bazen yalnızlık getirir, bazen dışlanma… Ama sahiciliğin yalnızlığı, maskelerin kalabalığından çok daha değerlidir. Çünkü o yalnızlıkta insan kendiyle barışıktır. Kendini kandırmaz, iç huzurunu başkalarının onayına feda etmez.
Toplumun beklentileri değişir, insanların beğenileri bir gün var olur, ertesi gün yok olur. Ama insanın kendi özü değişmez. O öz, insanın en hakiki kimliğidir. İşte o kimliği koruyabilenler, gerçek anlamda huzuru bulanlardır.
Bugün belki eksik, belki yanlışım. Ama benim. Ve ben olabilmek, başkasına benzemekten daha değerli. Çünkü hayatın hakiki güzelliği, mükemmel olmaktan değil; gerçek olmaktan geçiyor.
Başkası olma, kendin ol. Çünkü seni değerli kılan, olduğun gibi olma cesaretindir.
Belgin Uyar