Nikah Bir Akit, Aleniyet Bir Şarttır
Derya Morcalı – GHA Köşe Yazısı
Nikah, dinî ya da seküler bir ritüel değil; bir hukuk akdidir. Dolayısıyla meşruiyetinin ilk şartı aleniyet, yani kamuya açık ve belirgin şekilde yapılmasıdır. Bu yönüyle nikah, kişisel tercihlerden öte toplumsal düzenin ve neslin korunmasının teminatıdır.
Birçok tartışmada sıkça duyduğumuz gibi “dinî nikah – resmî nikah” ayrımı, özünde yapaydır. Çünkü nikahın “dinlisi dinsizi” olmaz; akit ya vardır ya da yoktur. Bu bağlamda nikah, kadınla erkeğin yalnızca birbirine verdiği bir söz değil; toplum ve hukuk nezdinde üstlendikleri ortak bir sorumluluktur.
Evlilik akdinin özü, eşler arası sadakat ve üçüncü kişilerin bu bağı ihlal edemeyeceği yönündeki açık irade beyanıdır. Bu bağ, sadece bireysel arzulara değil; çocukların haklarına, soyun korunmasına ve toplumsal güvenliğe dayanır. Kadın için de erkek için de aynı ahlaki ve hukuki yükümlülük söz konusudur.
Bu nedenle, “hocanın, onun bunun kıydığı” şekli şeması belirsiz nikahların hukuki bir geçerliliği yoktur. Elbette kişisel inanç çerçevesinde bir dua edilebilir, bir temenni dile getirilebilir ama nikah dediğimiz şey, hukukun alanına girer. Ve hukuk, keyfiyeti değil güvenceyi esas alır.
Resmî nikah, devletin bir birlikteliği tanıması, kayda geçirmesi ve tarafları koruma altına almasıdır. Özellikle kadın ve çocuk haklarının güvence altına alınabilmesi için bu sistemin dışına çıkan her uygulama, güvencesizliğin kapısını aralar.
Sonuç olarak;
Nikah, romantik bir sahne değil, ciddi bir sözleşmedir. İki kişinin değil, toplumun da taraf olduğu bir akittir. Bunu gizli saklı, kontrolsüz, denetimsiz yapmanın ne dini meşruiyeti ne de hukuki değeri vardır.
Gerçek bağ, hem vicdan hem hukuk huzurunda kurulandır.
Derya Morcalı – GHA